Türbanlı Esra’nın çorap fantezisi
İstanbul’un boğaz manzaralı bir yalısında, loş ışıkların altında bir akşam yemeği hazırlığı vardı. Esra, türbanını zarif bir şekilde bağlamış, ipekten dökülen uzun bir elbise giymişti. Ancak bu gecenin sırrı, elbisenin altında saklıydı: ince, siyah dantel çoraplar. Her adımda, çorapların narin dokusu bacaklarında hafif bir sürtünme hissi yaratıyor, bu da Leyla’nın kendine olan güvenini daha da artırıyordu. Çoraplar, onun gizli bir silahı gibiydi; dışarıdan görünmeyen ama varlığını hissettiren bir cazibe.
Esra, bir moda tasarımcısıydı ve bu gece, özel bir müşteri için hazırladığı koleksiyonu sergileyecekti. Müşterisi, karizmatik ve gizemli bir iş insanı olan Arda’ydı. Arda, Esra tasarımlarındaki cesur ama zarif detaylara her zaman hayran kalmıştı. Ancak bu gece, Leyla’nın havasında farklı bir şey vardı. Türbanının kenarından süzülen bir ipek şal, omuzlarına düşerken, gözlerindeki ışıltı adeta bir sır saklıyordu.
Yemek sonrası, Esra, Arda’ya yeni koleksiyonunu göstermek için onu atölyesine davet etti. Loş ışıklarla aydınlatılmış odada, mankenlerin üzerinde duran elbiseler ve aksesuarlar birer sanat eseri gibiydi. Leyla, bir çift ince dantel çorabı eline aldı ve Arda’ya uzattı. “Bu çoraplar,” dedi alçak, davetkâr bir sesle, “bir kadının ruhunu yansıtır. Dokusu, tenle buluştuğunda bir hikâye anlatır.” Arda, çorapları incelerken gözleri Leyla’nın bacaklarına kaydı. Elbisenin eteği hafifçe sıyrılmış, dantel çorapların zarif desenleri bir anlığına görünmüştü.
Esra, gülümseyerek bir adım yaklaştı. “Denemek ister misiniz?” diye sordu, ama bu soru sadece çoraplarla ilgili değildi. Arda’nın gözlerindeki merak, odadaki havayı daha da elektriklendirdi. Esra, yavaşça bir sandalyeye oturdu, bacağını zarifçe uzatarak çorabın dantel detaylarını gösterdi. “Bazen,” dedi, “bir detay, tüm hikayeyi değiştirir.” Arda, nefesini tutmuş, Esra bu kendine güvenen, büyüleyici tavrına kapılmıştı.
Gece, ikisi arasında geçen bu ince, sözsüz dansla devam etti. Esra’nin çorapları, sadece bir kumaş parçası olmaktan çıkmış, aralarındaki çekimin sessiz bir sembolü haline gelmişti. Her bakış, her küçük hareket, dantelin tenle buluştuğu o an kadar narin ve bir o kadar da yakıcıydı.